23 Şubat 2012 Perşembe

Bu Benim Olsa ya?

Yakında yurtdışında dil eğitimine gidecek biri olarak fotograf makinesi gittiğim yerleri ölümsüzleştirmek için en ihtiyacım olan şeylerden biri. Maalesef daha güzel bir makine alamadım. Ama bu tatlılar tatlısı Fuji Intax Mini'yi Balköpüğü Tasarım blogundan çekilişle kazanabiliyormuşuz.




Neler yapabilirmişiz?


*Şip-şak fotoğraf hatıraları ile arkadaşlarını keyiflendirebilirsin.
*Bu makine çok iyi bir yolculuk arkadaşıdır. Anında çekebilirsin, anında paylaşabilirsin ve anında hediye edebilirsin.
*Hafif ve kompak tasarım fotoğraf makinenizi her yere götürebilmeniz anlamına gelir.
*Fujifilm Instax Mini eğlenceli, benzersiz ve ilgi çekicidir.
*Manuel pozlama olanağı sayesinde yetersiz veya aşırı pozlamayı önleyebilirsiniz. 


Çekilişe sen de katılmak istiyorsan Tıkla gitsin!

21 Şubat 2012 Salı

Another Earth


Another Earth yazamayı uzun zamandır ertelediğim bir film. Filmin ismini duyar duymaz indirip izledim. Hiç araştırmadım, hakkında en ufak yazıyı bile okumadım. Bu dedim, işte bu film belki hayatımda belli bir değere sahip sayılı filmlerden olabilir. Sadece ismiyle bu karara vardım, izleyince de sözlerimin üstüne imzamı atmak istedim. Ama çok sevdiğin bir şey hakkında yazmak gerçekten zor.


"Film 17 yaşındaki Rhoda'nın partiden dönüşünde; radyonun kutup yıldızının doğusunda, küçük mavi bir noktanın olduğunu söylemesiyle, kafasını kaldırıp gökyüzüne bakarken araba kazası yapmasıyla başlıyor. Gökyüzündeki küçük mavi nokta 4-5 yıl sonra Rhoda'nın hapisten çıktığı sırada, Dünya 2 olarak adlandırılıp, bilim insanları tarafından dünyanın kozmik yansıması olabileceği savunuluyor. Rhoda zaten amatör olarak evren ve gezegenlerle ilgilenen ve bu yüzden *MIT'ye başvurusu kabul edilen, hayat dolu bir kızken, birden yaptığı kazanın getirdiği hüzünle sessiz bir yaşama gömülüyor. Bu arada Dünya 2'ye seyahat kazanmak isteyenler, internetten neden kazanması gerektiğini anlatan 500 kelimelik başvuru mektubu gönderiyorlar. Rhoda'nın aklı bu gizemli dünyada olmasına rağmen kimseyle fazla muhattap olmayıp, konuşmayacağı bir lisede hademelik yapmaya başlıyor. Kazada hayatta kalan John Burroughs, önceleri Yale üniversitesinde müzik öğretmeniyken, ailesini kaybetmenin acısıyla okuldan ayrılıp kendini eve kapatıyor. Rhoda'nın bu adamı merak etmesiyle olaylar gelişiyor."

Not: Filmin yönetmeni Mike Cahill.



-Burdan sonrası azıcık spoiler dolu kendi yorumuma girdiği için okuyup okumamak sizlere kalmış-


Bir suç işlemiş olmasam bile Rhoda'nın hapisten sonra çıktığında takındığı o hüznü ben de yaşarım. Düşününce bana benzeyen o kadar çok yönü var ki bu kızın ister istemez kendimle benzeştiriyorum. Benim gibi astronomi ve bilime olan tutkusu ise ayrı bir mevzu. Bir yandan kaçıp diğer dünyaya gitmek istiyor bir yandan da hatalarını telafi etmek... Çünkü kendi odasında uyuyabilecek, insanların arasına karışabilecek, sosyalleşecek, en sevdiği gezegenlerden bahsedecek, Dünya 2 hakkında konuşabilecek gücü bile yok. Belki hiçbirimiz hatalarımızla kolay kolay yüzleşemiyoruz ama Rhoda kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünerek ailesinin canını almış olmasına rağmen bu adama yakınlaşıyor. Önce evini temizliyor, düzenliyor sonra o bile farkına varmadan aşık oluyor. Ama bir düşünün o sorumluluğu, o kadar büyük ki altından kaldıralamayacak bir ilişki bu. Her bir zerresene kadar suçluluk dolu. O sırada anlıyorsunuz ki Dünya 2 seyahati bu ikilinin dramına çare olabilir. Rhoda kazancağını düşünmese de başvuruyor bu seyahate. Ancak hatasını telafi etmeyecek olsa da, çok uçuk bir teori olsa da, eğer bu dünya 2'de bizlerin aynısı bulunuyorsa neden öldürdüğü ailede orada şu an canlı olmasın diye düşünerek biletini John Burroughs'a hediye ediyor.


Her ne kadar kendime benzetiyorum desem de empati kuramayacağım kadar ağır bu film. Bilim kurgu bakımından fakir bulunmuş, komiğime gitti. Bence sizlere bu kadar bilim kurgu çok bile. Başrolün Isaac Asimov sevgisi ve odasına girdiğimizdeki gerçek dünyası yeter ve artar bile. O seviyor ve bizden, benden biri ya o bana yeter. Umarım merak uyandıran bir yazı olmuştur zira filmin hakkını verecek bir tanıtım yazısı yazdığımı düşünmüyorum.

*Filmi izlerken farketmemiştim MIT'yi kazandığını. Eğer bir hatam varsa söyleyebilirsiniz. Ekşide dünya 2'yi keşfedenin Rhoda olduğu, bu yüzden MIT başvurusunun kabul edildiği yazıyor. Kafam çok karıştı, filmde böyle bir şey hatırlamıyorum maalesef.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Suspus'un Host Kulübü

Daha önce mim yazılarını görür ama çok kişisel bulduğum ve blog sahibi hakkında bir şeyler öğrenmek istemediğim için okumadan geçerdim. Sanki bazı kızlar kendi aralarında toplaşıyor ve sen daha yeni tanıştığın için aralarındaki bu ritüelde yerin yokmuş gibi hissediyorsun. Ama bu sefer o kadar kişisel bulmadığım aksine içimdeki canavarı ortaya çıkaracak bir mimle karşı karşıyayım. Daha doğrusu, tumblrımda yeterince azıttığım için blogda yazma gereği duymamıştım, ama hep içimden bir ara gerçek beni bloguma da yansıtmam gerektiğini hissediyordum. Doğru zaman ve doğru yazı bu olsa gerek. Kimbapçığımın bana güvenerek mimlediği feromon kokulu yazıma geçebiliriz o halde.


Biz bayanların da erkekler gibi harem kurma fantezileri vardır. Hatta birçok kez 2-3 erkekle aynı anda evlenmeyi hayal etmişimdir. Tamam, şimdilik hayal etmekle yetiniyoruz ama ne demişler: en büyük hayalleriniz servetiniz keh keh  keh... 


Önce modellerim;

1. Bartek Borowiec


Kendisi modeller dünyasına dalma sebebimdir. Polonya diye bir avrupa ülkesini ciddiye alma sebebimdir. Erkek denen varlığın aslında güzel olması gerektiğinin ispatıdır. O kızıl saçlarında ellerimi dolaştırmak istediğim erkek. Karışıma alıp günlerce suratına bakmak istediğim erkek...



2. Michael Tintiuc 


Bundan sonrakilerin herhangi bir renge ihtiyaçları yok. Zira Bartek'ten sonra herkes sönük kalıyor :) Michael'ı ilk görüdüğümde yüreğim ağrımaya başlamıştı, çok kızmıştım kendime nasıl olur da ulaşamayacağım birine aşık olabilirim, bu kadar onu düşünebilirim diye kafayı yemiştim. Hani lisede bir çocuk görür aşık olursunuz, sonra eve gelir, kendinizi yatağa atıp saatlerce kalp atışlarınız eşliğinde o çocukla beraber olduğunuzu hayal edersiniz ya, işte Michael benim için o çocuk. Hayallerimde yaşattım ve çok şey paylaştım :)



3. Tomek Szczukiecki


Polonyalı bir isim daha... saçlarına gözlerine ve podyumdaki naifliğine tav olduğum bu adamın sevgilisi olduğunu öğrendiğim an yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. O kadar ki Tumblrda resimlerini paylaşmaz oldum, resmen küstüm. Ama güzelliğiyle ve o dediğim naifliğiyle kimse yerini dolduramadı.



4. Matthew Hitt


Sincabımla tanıştırayım; onca uzun saçlı güzel modeller arasında nasıl oldu da bu sıska şeye vuruldum bilmiyorum. Bu tatlılık, bu şımarıklık, suratındaki muzur ifade (tabii siz bu resimde onu göremiyorsunuz) ve samimiyet hiçbirinde yok maalesef. Eve alıp besleme hissi uyandırıyor bende, besledikten sonra yapacaklarımdan korkuyorum ama...


5. Jonas Kesseler


Sıskanın sıskalar sıskası arkadaşı Jonas'a merhaba deyin bayanlar baylar. Bu resmi görüp de bu çocuğa vurulmayanın alnını karışlarım. Kalbinizin hızını biraz olsun arttırmadıysa zaten siz çoktan ölmüşsünüz demektir. Erkek olsam bile yüreyim hoplardı, zira erkek olsam gay olurdum zaten. Yine sevgilisi olduğunu öğrendiğimde yüreğime inmişti. Belki kendisini Diesel afişlerinden ve reklamlarından hatırlıyorsunuzdur.



6. Chico


Tabii ki Francisco Lachowski. Ne yani yaşlandık diye ölelim mi, gençleri beğenmeyelim mi?



Asyalı aşklarım;

1. Atsushi Sakurai


Bilmiyorum, tanımıyorum diyeni mıhlarım valla. Japon erkeklerin güzelliğinden şüphe edenlere kapak olsun diye yaratılmış bu adam. Öyle ki 45 yaşına geldiği halde o güzelliğini muhafaza edebiliyor. Bir de öyle bir sesi var ki dur bak bunu yazarken bir yandan onu dinleyeyim. Aşığım sana Sakurai.



2. Nagase Tomoya


O kadar adam arasında ciddi anlamda nikaha oturtmak istediğim işte bu adam. Sempatikliği, sesi, oyunculuğu, cüssesi ve binbir mimiğiyle kalbimi avcunun içinde tutuyor haberi yok yahu. Biri haber salsın lütfen,  Suspus Nagase'yi seviyor, yazın Japonya'ya geliyor diye...




3. Tadanobu Asano




İşte ideal japon erkeği... ben bu adam yüzünden uzun bir süre bütün japon erkeklerinin sert ve samuray ruhlu olduğunu sandım. Nerden bileyim gözlüklü, sivilceli, özgüvensiz otakularını, stereotypelarını... O yüzden Asano'nun yeri bambaşkadır. Hala daha filmlerinin hepsini izleyip bitiremedim ya ona yanıyorum.



4. Toshiya



Dir en grey'in basçısı eskilerin visual kei'lerinden kendisi. Dir en grey'i onun sayesinde keşfetmiştim. Bence bu kadar tatlı bir basçı olmak suç olmalı, evet.



5. Tatsuhisa Suzuki


Seiyuuları nasıl bilirsiniz? Hepsi ses verdiği karakter kadar çekici ve yakışıklı değil maalesef. Ama Suzuki farklı, o hem -yaoi- drama cdlerin gülü hem de OLDCODEX isimli jrock grubunun vokali, hem de gördüğünüz gibi güzel bir erkek. Ses var, görüntü var e daha ne olsun, allahından belanı mı istiyorsun derler adama. 



6. Kim Jae Wook


Birçok mimcinin ortak elemanı... Çok üzülüyorum keşke yalnız benim olsaydın, keşke kimsenin sende gözü olmasaydı.



7. Kim Bum


İşte yeni yavuklum. Hangi dizilerde oynadı az çok biliyorum ama beni Padam Padam'da çarptı, öyle bir çarptı ki kendime gelemedim zaten. Önceden kısa saçlı ve biraz -acık ama- kiloluymuş. Gaffurca gelebilir ama bence saçını uzatmışsın süper olmuş... öpüşelim mi?



8. Heechul ve Donghae


Bana K-pop'u sevdiren ikili... Sadece Heechul yazsaydım gece neden Donghae'yi yazmadım diye kötü rüyalar görebilirdim. Heechul'un fıldır fıldır bakan gözlerini, sürekli dışarda olan dilini ve bugün ne piçlik yapsam diye düşünen beynini seviyorum. Bir de Fangirl dünyasına verdiği emekler inkar edilemez. Donghae'nin o güzel dişlerini, saf saf bakan gözlerini ve duygusallığını seviyorum.



9. Sen Mitsuji


Ne kadar melez olursa olsun, ne kadar model de olsa Mitsuji benim için bir Asyalı. Ve ben onu ilk keşfettiğimde dünyanın 8. harikasını bulmuş gibi sevinçliydim. O kendini model dünyasında kanıtlamış ve yukardaki arkadaşlarla aynı podyumlarda boy almış sayılı japonlardan biri. Soğuk bakışlarını bile seviyorum.

SON.



Dua edin amerikalı ve avrupalı oyuncu ve grup elemanlarına hiç bulaşmadım. Kendimle gurur duyuyorum, seçiciliğimi konuşturdum bu sefer. Bunu yazarken twitterdaki ve facebooktaki fangirl yazışmalarını kaçırdım ama, ne yalan söyleyeyim biraz aklım ordaydı (Bak bak, bensiz Flower Boylardan bahsediyorlar...) 

Ben de, benimle çok benzeşen, sevgili arkadaşım Intergalactic Girl 'ü ve anime-mangaları yakınen takip edip blogunda bizlerle paylaşan Asuka'yı Hare'mim'liyorum. 

12 Şubat 2012 Pazar

Naruto Manga (573)

Shounen mangaları takip edenlerin bildiği üzere MangaStream sizlere ömür. O kadar yıl oku, o kadar zaman harca, 573 bölüm Naruto, 627 bölüm One Piece, 123 bölüm Claymore...ve dahasını devir sonra viz media çıksın, hepsini lisansladık yavrular nihohoho diye nanik çaksın. Adamların en iyi projeleri bir anda durdurulsun. Üstüne üstlük tarihe de iyice baktım 1 Nisan olmasın diye ama yok Şubattaymışız hala. Şimdi hangi cesur grup çıkıp bu mangaları illegal bir şekilde devam ettirir bilemiyorum. Öyle ki harıl harıl okuduğum Naruto çok acayip bir yerde kaldı. Tüylerimin diken diken olmasını bırakın onlarca nakamam varmış ve savaşa katılıp Naruto'nun yanına koşmamı bekliyormuş gibi hissediyorum. Spoiler altında son bölümden bahsedeyim biraz.

-Spoiler-
Bir baktım da epeydir hiçbir anime-mangadan güncel bir şekilde bahsetmemişim, bu da Manga Stream'in projeleri durdurması anısına jübile yazısı olsun. 

573. bölüm Naruto'ya yıllardır verilmesi gereken gecikmiş destek verildi. Herkes Naruto'nun başarısıyla moralleri yükseltip coşkuyla yanına koşmaya başladı. Sonra bir baktım ki 15. sayfada Kubo Tite tembellikleri yapmış Kişi, 16'ya geçtim yine aynısı, son sayfa da ise aahh Sasuke, allah belanı versin Sasuke... Uzun zaman okuyamayacağım güzelim manganın son sayfasını Sasuke piçiyle hatırlayacağım. Yaktım çıranı Kişimoto, hele biz okuyamazken manganın sonunu getirirsen iyice bozuşacağız.


Naruto'nun kendini bütün bijuulara sevdirmesi ve güvenlerini kazanması doruk noktasıydı kanımca. Daha İtaçi'nin karşılaşmasını da görememiştik -ki en çok beklediğim şeylerden biri de oydu, diğeri de Tobi'nin kim olduğu tabii ki. Animenin son bölümü itibariyle kim olduğu hakkında çok kötü teoriler ürettim. Naruto'nun doğduğu gece İtaçi Sasuke'ye bakarken annesi ve babasının nerede olduğu meçhul, bu da çok düşük bir ihtimal olsa da acaba dedirtti bana. Sizlerin de kim olabileceği hakkında düşüncelerinizi merak ediyorum. Sanırım okuyamayacağımız onca bölüm karşısında bunları tartışmaktan ileriye gidemeyeceğiz. Gerçekten ne kadar üzgünüm anlatamam. 
-Spoiler-

Anime son 2 bölümden de bahsederdim ama yaz yaz bitmez, o kadar güzel bölümlerdi ki hiçbir bölümü izlerken bu kadar duygu seli yaşamamıştım. Şimdi gözler hep animelerde olacak maalesef ama belli mi olur kalkıp viz media veya diğer bir yayın kuruluşu bizi animelerimizden de edebilir. Zaten bunun için gereken zemin de hazırlanmıyor değil. Hepimiz geçen haftalarda kapanan upload sitelerinin ve silinen linklerin hüznünü yaşamışızdır. Hiç tahmin edemeyeceğim kısıtlamalar getiriliyor, sanki gün geçtikçe özgürlüğümüz (illegal olmasına rağmen) kısıtlanıyor. Bir şekilde insanların ürünlerini internet üzerinden gösterime ve satışa sunması şart artık. İnanın animeler legal bir şekilde internet üzerinden yayınlansaydı (altyazı seçenekleriyle beraber) her bölüm için parası neyse öder öyle izlerdim. Ama öyle bir dünya yok :)

Not: Manga Reader'dan JUMP mangaları online okunabiliyormuş, boşuna telaş yapıp bilemeyenleri de üzmüş olabilirim. Yani Naruto, One Piece efsanesi bizim için daha bitmedi canlar :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...