24 Haziran 2010 Perşembe

Naruto 166 ve extra


Bugün gerek dünya kupası ligi olsun, gerek Aşk-ı memnu olsun, tansiyonun yüksek olduğu bir akşam oldu. Tabi bu müthiş Naruto bölümü de bendeki gerilimin koptuğu yerdi. Aslında mangayı okurken eşşek gibi ağlayıp o göz pınarlarnıı kurutmuş olmam gerekirdi ama olmadı arkadaş. Bu gece aşk kadınlardan yana değildi, bütün aşık kadınlar öldü. Çok pis özendim aşık olup kendimi vurasım, feda edesim geldi. Şaka bir yana başım feci çatlıyor ağlamaktan kendimi sıkmaktan duygu harbi yaşadım baya. 

Meğer Hinata'yı o kasvetli o ezik ruh halinden kurtaran onu gittikçe güçlendiren ve güzelleştiren Naruto'ya olan inancı ve sevgisiymiş. Onun nindou yolunu benimsemesi onun bir gülüşüyle hayatının kurtulması gibi bir çok aşk'a ve fedakarlığa saygı duyulacak şeyler gördük bu bölümde. Hinata'yı bağrıma basasım geldi. Ailesinden bir türlü takdir görememesi içine kapanık olması o yanağındaki pembe halkaları olmak istememden beni alamadı. 
Bir itiraf sahnesi vardı ki tüylerimi diken diken etti bu kadar sade olur. Zaten şöyle düşünüyorum bu efsane bölümler sadelik ve sade olmasına karşı derin etkiler bırakmakta bir numara. Başka bir anime olsa dünyanın tantanası kopardı. Bu yüzden geçtiğimiz aylarda ülkemize gelen yönetmenini tebrik ediyorum. Araya bir absürdlük koymadıkları ve arka fona öküz gibi müzik döşemedikleri için minnettarım.


 Yav kim yaptıysa bu bölümü çizimler tengen toppa ve welcome to NHK'nin hızı arttırdığı bölümlerdeki gibi dandik dundikti. Bazen bakıyorum olağanüstü çizgiler yakın planda kusursuz çizimler falan, başka haraketli bir sahne geliyor çizgiler eciş bücüş bir yerinde Naruto naruto'dan çok her bölümde farklı olan sevgili Kurosaki Ichigo'ya benziyor. Milyonlarca insan(abartayım dedim) özellikle mangayı okuyanlar bu bölümleri bekliyorlardı ve özellikle de Hinata'nın Naruto'ya olan aşk-ı itirafını neden daha çok özenmediniz neden mükemmeliği her sahnede yakalayamadınız he canlar? Çok dikkatli izlediğimden mi kusur buldum anlamadım çok gözüme battı bu durum.

Neyse sonunda adamı dellendirdiniz, sarı pipi şimdi ortalığın ve Pain'nin mna koyacak. Ayrıca o Naruto'nun ve Hinata'nın küçüklüğüne döndükleri yerlerde Boncuk Naruto iribaş'lara benziyordu ahaha ne güldüm kendi kendime. Neyse izlemediysenin izleyin izlettirin! Pek bir güzeldi çok duygusaldı ama daha Duygusalı geliyor 2 bölüm sonra O bölüm sonrası üzgünlükten yazacak mecalim kalacağını sanmıyorum hem üzücü hem sevindirici diyelim biraz düşünün bakalım. 


Evet ss almaktan 45dk kadar sürdü anime ama olsun. Bundan böyle Hinata kızım Naruto oğlum, Kakashi de dayım olur ama siz bilmezsiniz ahahah.

Bu hafta çıkmayan Naruto mangasıyla ilgili düşüncem; Allah belanızı vermesin.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Bleach 276 Fillerdı evet...



Neydi şimdi bu filler mıydı? Nasıl bir arc lan bu. Neden ciddiyetin bir yerden sonra bozulması gerekiyor ki? hani hitsugaya'nın zafer dansları? geçtiğimiz bölümde o karıyı yenmiyor muydu ne kadar uç uç böceğisiniz be.

Neyse gözüm gönlüm açıldı ara ara, yaaa o Ukitake'yi ben kaçırmak istiyorum, 
bir karakter bu kadar mı tatlı olur ya. (nedir bu bendeki beyaz saçlı erkek fenomeni anlamadım gitti) Çok seviyorum...




Yani resmen yazsım geldi diye yazıyorum maksat laf kalabalığı olsun. Omaeda'yla geçirdiler bütün bir bölümü zaten, o adamdan resmen tiksiniyorum, gelmiş geçmiş en gereksiz karakterler sıralamasında top 5'e girer bence. İyiki ciddiye alıp çıktığı gibi izlememişim, böyle saçma sapan bir bağlantı olamaz. Bir dövüşe odaklansalar olmaz sanki, ben artık adam gibi dövüş izlemek istiyorum, Shunsui'nin dövüşünü ve sonrasındaki süprizleri (spoiler'ı kapadım)bekliyorum. Bir de aynı anda 3 4 dövüşü yarım yarım göstermenin mantığını anlamış değilim, eğer bir tanesine odaklansalar biz aynı anda 3 dövüşünde gerçekleştiğini kavrayamayacak kadar embesil insanlar mıyız? sonra da diğerlerini gösterirsin. Benim gözümde şimdi herkes havada karada durmuş birbirine bakıp ara sıra yer değiştirip bıdı bıdı konuşuyorlar, bu mu aylardır beklediğimiz arclar?

Neyse artık benim ilgi alanımdan çıktı Bleach, kubo'nun bu saçmalıkları sayesinde ilgimi yitirdim. Şimdi arada heuco mundo'ya dönecek beklemede olun. Ayrıca Soi fon'nun bankai'sini daha önce gördüğümden ona da heycanlanmadım malesef :/. Ama mutlak isabet gibi bir özelliği var sanırın yani tek atışta kesin vuran cinsten. Öyle de absürd bir şey tutuşturmuş Kubo kızın eline, kesin sıçarken aklına gelmiştir.

Şu bölümü sırf bölüm sonundaki cuplar yüzünden izledim bir tek orası zevk veriyor artık. Bu seferki de kalbimi kirletti resmen. SS bile alamadım. Düşündüm uzun uzun bittikten sonra, şu Ukitake'yi çok sık gösterse kesinlikle aşık olurdum ama böyle ara ara gösterip yüreğimi hoplatması da güzel oluyor hani ehuehue.(evet bleach'i erkekleri için izliyorum var mı bir itirazı olan? gittikçe sikkolaşan bir konuyu kim ne yapsın)

21 Haziran 2010 Pazartesi

Kısa bir şeyler...

Bence bu blog tema olayları bozdu blogumu, ne hale getirdim. Keşke yapmasaydınız diyorum yetkililere sesleniyorum. Zaten uzun süredir yazmıyorum, ne bir ilham geliyor, ne de değişik bir şeyler var. Yarın Bleach var ertesi gün Naruto o zaman kritiğim tutarsa laflarız biraz. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, Naruto manga nasıldı öyle ya 2 haftadır duygu seline kapıldık. Aynı tempoda gitmesi dileğiyle sonlandırıyorum yazımı...
(resim de bulamadım, şey... bu resim yine de iç dünyamı ifade etsin, evet ergenim ben.)

6 Haziran 2010 Pazar

Prince of Tennis

Amacım anime tanıtımı değil, hem daha bitirmedim bile sadece izlemekten bu kadar zevk alacak mıyım sonlara doğru bilmediğim için şimdi yazmak istedim. Hem sonra şu manga işlerine boğulmuş olabilirim, yazmak istesem bile vaktim olmayabilir.
Birçoğumuz küçükken tsubasa izlerdi, ben de kuzenlerim futbol manyağı olduğu için onlarla takip etmişliğim var. Zaten spor animesi dendiği zaman akla ilk Tsubasa gelir, konu topun şeklinden tutun da dünyanın yuvarlak olmasına kadar geyiğin dibine vurur. Bu tür animelerin kaderi malesef Kaptan Tsubasa'yla karşılaştırılmak olacak. 
Prince of tennis'e gelirsek, bana eskiden tenis oynadığım için midir nedir çok yakın hissettiriyor. İzlerken kendimi maçdaymışım gibi hissediyorum. Herşey iyi güzel fakat klişe de barındırmıyor değil. He klişeler bu animeden mi çıkmıştır, yoksa başka bir animeden mi bilemem. Bir Jump mangası olduğuna şaşılmamalı, yayımlandığı zamanlar birçok çocuğu gaza getirmişliği, tenise başlatmışlığı vardır kesin.
Önce çok itici gelse de karakterlere bir kaç bölüm sonra alışıyorsun ve kort arkasındaki seyirci gibi tempo falan tutuyorsun. Bir ara annem geldi beraber bir bölüm izledik. Baş karakter Echizen Ryoma'yı görür görmez annemin tepkisi " bu çocuğun bakışları -_-"..... niye böyle bakıyor!" asdasdasdasd o sırada da önemli bir karşılaşma var ama ben koptum gittim tabi. Gerçekten Jump'da popüler olmak istiyorsan, mal gibi bakışlara sahip olmalısın. Örneğin; Kenshin: sinirlendiğinde gözlerinden lazer falan fışkırtır (genelde göz kapalı çünkü şarj oluyor), Sakata Gintoki: ölü balık gibi baktığı söyleniyor, oysa o bakışın altında neler yatıyor...(tam piç, tam!) Kurosaki İchigo: kaş kası ustası aslında, sürekli sinirli bakışlar, adamın normal bakışı da öyle olabilir çünkü hiç rahatlamış görmedim, hep gergin, yaşlanınca botox falan da kesmez... böyle uzar gider. Jump'da popüler olmak istiyorsan, aynada bakışların üzerinde çalışmalısın (bu da böyle Gintama bölüm adı gibi oldu sakjdlkasjdlad).
Ya bir geçemedim asıl animeye! Bahsedilmesi gereken o kadar çok karakteri var ki, bu yazı nasıl sonlanır bilemiyorum. Önce baş karakterlerimiz, Seishun Gakuen Ortaokulu tenis kulübü üyeleri olmakla beraber 8 deneyimliden oluşmaktadır. Birinci sınıflardan deneyimli olmaz ama Echizen Ryoma bir istisnadır (öyle olmasa zaten animenin anlamı kalmaz peh).
Yani birinci sınıflardan;
Echizen, İkinici sınıflardan; Momoshiro Takeshi ve Kaidou Kaoru, 3. sınıflardan ise; Kawamura Takashi, Inui Sadaharu, Kikumaru Eiji, Oishi Shuichiro, Fuji Shusuke ve kaptan Tezuka Kunimitsu vardır. Hepisi de aslan gibi tenisçilerdir. Echizen'nin babası Echizen Nanjiro, Kurosaki İsshin'nin bir başka versiyonu. 

Resime tıklayarak kim kimmiş anlayabilirsiniz. O kadar uğraştım isimlerini yazdım oraya >:|



Onlarca bölüm izleyip değişmediği için gönül rahatlığıyla, Fuji Shusuke ve Tezuka Kunimitsu favorimdir diyebilirim. Bu adamlar hayvan ve Echizen de henüz "mada mada dane" olsa da hayvan adayı. Bu ikisinin maçlarını izlemek kadar keyif verici bir şey varsa o da; bir yaz gününde sabah serinliği içinde huzurlu bir uyku çekmektir heralde. Zira shounen gereği birçok farklı türde animede karşılaşmalar izleyip duruyoruz. Yok shinigamiler, shinobiler, shinsengumiler vs... Ama bunun tadı bambaşka, bu senin de onların yerine geçip gerçekleştirebileceğin bir olasılık olduğu için başka.

Özellikle Fuji'nin Hyoutei Gakuen'den Akutagawa Jirou'la yaptığı maç o kadar şahaneydi ki, bitmemesi için dua ettim. Fuji'nin 3'lü atağı diye bir tekneği var ve 3. tekniğinin adı Hakugei (beyaz balina) olan atağı muhteşem bir şeydi, henüz 70'li bölümlerde olduğum için bu teknik karşılanır mı bilmiyorum ama şimdilik, daha iyisi gelene kadar en iyisi Fuji ve Hakugei atağı! Sonra iyice bir bakın buna gönül insanı tavırları bakışlar(ki çok az bakar) kime benzettiniz? Kenshin diyenler kazandılar. Bu adam sesiyle davranışlarıyla bana sürekli Kenshin'i hatırlatıyor. Çok samimi ve bir o kadar dahidir kendisi. Dahi sıfatını da sonuna kadar hakediyor. Kardeşini çok seven ve teknikleri tam olarak bilinmeyen tek kişidir. Duyduğuma göre kızlar bishounen güzeli seçmişler bile Fuji'yi nedense benim sevme sebebim bu değil, ben daha çok sakin ve sevecen tavırlarına tav oldum. Bu gözle bakan kızları kınıyorum burada!!!
Hakugei tıkla ve gör.

Kaptanımız Tezuka ise ayrı bir karizma ayrı bir olay. Adam ağır başlı hem abi hem de saygı değer bir kaptan. Okulun ilk yıllarından beri 3. sınıf deneyimlileri yiyip bitirmiş bir cengaver, sırf bu yüzden sol koluna darbe alıp yine de pes etmeden Seigoku'yu finale taşımaya çalışmaktadır. Her alanda oynayabilir ve en iyi tekniği "Zero Shiki drop shot" Echizen'de kendisini gördüğü için ona Seigoku'nun anahtarını teklif etmiş, kendini geliştirmesi adına bir çok şey öğretmiş, hatta kolunu feda etmiştir (koluna bir şey olmadı ama tehlikeliydi). Böylesine sert, duygusuz gibi görünse de çok iyi bir insandır kendisi, tanırım arasıra arar, pazar günleri halka açık kortlarda maç yaparız, evet çünkü ben deliyim.

Onun dışında Momoshiro vardır, cana yakın kanka şeklinde takılan bir tiptir. Eiji'den sonra grubun eğlence kaynağıdır. Echizen'nin en iyi anlaştığı senpaisidir. En güzel tekniği ise ikinci kritik maçında öğrendiği Jack Knife'dır. Onsuz bu animeyi düşünemiyorum bile... çok kuru, bir grup saptan oluşan bir takım olurlardı.

Kikimaru Eiji, fıkırdak, oynak bir arkadaşımızdır. Tenis şekli akrobatiktir. Birçok değişik atış şekli yanında, yer çekimine meydan okuyarak topları karşılar. Bir bölümde beni gülmekten öldürmüştü; Oishi'le altın ikili olarak anıldıkları için antremanların birinde araları açılmıştı. Eiji Echizen'le çift olmak istediğini belirtti ama çok utanç verici şekilde tuttu sarıldı... Kavga eden çiftler gibilerdi.


Oishi Shuichiro Tezuka'nın can ciğer arkadaşı Eiji'nin çiftlerdeki partneridir. Moon vole gibi harika bir tekniği vardır. Kafası tas gibi olsa da pamuk gibi bir yüreği vardır. Çiftlerde oyunu o idare eder.

Inui Sadaharu takımın beyni, omuriliği sayılabilecek bir konuma sahiptir. Tezuka'yı yenmek amacıyla geliştirdiği "veri tenisi" sayesinde, rakipleri hakkında gözlem yapıp olasılıklar üzerine istatistik çıkarıp onları alt eder. Ve bu adamın kötü bir alışkanlığı da antremanlar sırasında ceza içiceği olarak geliştirdiği kıytırık içiceklerdir. Sağlam adamları sanki bile bile hasta eder. Her seferinde biri midesinden hastalanacak maça kadar iyileşemeyecek diye endişeleniyorum.
Kaidou başta çok kıl biri gibi gözükse de bumerang sneak'yle gönüllerde taht kurmayı başarmıştır. Kötü kişiliğinin altında kedi yavrusu gibi bir adamdır. 2. çiftlerde Inui'nin biricik eşidir. Beraber güzel iş başarıyor gibiler bence. Aynı zaman da Momoshiro'nun sınıf arkadaşıdır.

Ve Kawamura Takashi; Reborn izleyenler Yamamoto Takeshi'yi bilirler büyük ihtimalle Yamamoto karakteri Takashi'den esinlenerek oluşturulmuş. Çünkü adı Takeshi olup saf, salak aynı zamanda aileden yadigar bir sushi restorantı işletme gibi bariz benzerlikler başka bir yerden gelemez. Her ne kadar sesiz sakin gözükse de, eline raket verdin mi dünyanın en utanç verici Japonu olup çıkıyor. İzlerken bazen kendimi utanırken buluyorum.

Animenin ilerleyiş şekli o kadar güzel ki, topu atışından varışına kadar arada çay içip, muhabbet edebiliyorsun, ya da her karakter bir yorum yapabiliyor. Ben de artık maçın gidişatından çok yorumlardan karşılaşmanın nasıl sonlanacağı hakkında tahminler yürütebiliyorum. Çünkü, maç başlar başlamaz maç sonunun 2 olasılığı oluyor. Örneğin, eğer bizim takımdakilerden biri güzel bir servisle başladıysa ve ilk sayıyı (0-1) servislerle ya da güzel karşılamalarla aldıysa ve yorumlar iyiyse, o maç zorlu geçecek demektir ve sonrası umutsuzluktur. Eğer yine aynı durum söz konusu ama yorumlar umutsuzsa o maçı alırız. Resmen ters psikoloji söz konusu. Arada kısa kısa fillelar girse bile çok eğlenceli ve heycanlı bir anime bence. Hatta Fuji'nin bir maçından sonra Tezuka'nın maçı başlamadan önce insanlara bu kadar adrenalin fazla gelecek deyip harika bir bölüm sıkıştırmışlar (64. bölüm) 

3 Haziran 2010 Perşembe

Centilmen Shikamaru ( Naruto 163)

Öncelikle Naruto'nun en güzel bölümlerinden birini izlemiş olmanın hazıyla ağzım kulaklarıma varmış bir şekilde yazdığımı belirtmek isterim. O kadar heycanlanarak izledim ki, bitene kadar o kolumdaki tüyler inmedi. Çok gaza geldim yazın filleriyle birden baştan izleme kararı aldım.

Bölümden gözüme çarpan Shikamaru'nun centilmen davranışlarıydı. ehuehehue çok mendokse olsa da böyle yanlarını görmek de hoş tabi, zaten küçükken ortalama bir kadınla ortalama bir hayat yaşayıp bulutları izlemek istediğini söylüyordu. Bu kız ortalamaya bile giremiyor ama olsun adamımsın Shikamaru! (Bu tip şeyleri Asuma'dan öğrendiği de nasıl belli)

Bir ara Hinata'yı gösterince dedim aha yaklaşıyor o itiraf sahnesi. Büyük bir merakla o sahneyi bir de animede görmek istiyorum. Çünkü o itiraf edince ben de itiraf etmiş sayıldım lan. Sakura ise bu sefer "Ayy, Naruto çok havalısın" ifadesine bürünmüştü. Gerizekalı ezik, insanları gücüne ve dış görünüşlerine göre havalı ve ezik gibi katagorilere ayrın mahlukat. Ben seppuku öneriyorum kendisi için siz ne önerirsiniz?



Tsunade'ye yaklaşan painler'den birini saniyesinde aşağı indiren Naruto cidden havalıydı ama, hiç beklemiyordum ben de. Çok heycanlandım üst üste 2, 3 kere izledim. Ve en üzücüsü Naruto'nun Kakashi'nin çakrasını hissedemediğini söylediği andı, lafı uzatmayayım ağladım biraz. Naruto'nun arkasında beliren babasının ve Jiraiya'nın silüeti de müthişti. Bitince ayakta mı alkışlasaydım bilemedim. Naruto'nun Tsunede kocakarısına söylediği laflarda süperdi "koskocaman hokagesin, bunlarla uğraşma git bir çay iç"...


Buradan Sasuke manyaklarına sesleniyorum bir süre kapak olacak Naruto'nun bu güçlü halleri. (Sasuke seven birisi de varsa ve blogumu takip ediyorsa bir zahmet defolsun gitsin :) )  Bu güzel bölümün kritiğini Sasuke gibi bir ucube için daha fazla kirletemem. 

Kakashi'ye olanlar ve tabiki köyün bu hali Naruto'yu çok sinirlendirdiği için daha önce çok büyük bir emek vererek çalışıp geliştirdiği fakat kendisine yasaklanan, Fuuton: rasen shuriken tekniğini de kullanmaktan kendini alamadı. Zaten bilmem farkettiniz mi? Pain'in Jiraiya sensei'den bahsetmesi bu tekniği kaçınılmaz kıldı. Benim de damarıma bas bir anda rasengan falan yaparım. Ondan önce kullandığı Senpou: oodama rasengan da güzeldi. O Naruto'nun çok az jutsu bildiğini söyleyenler, şafak vakti ufka baksınlar orada kocaman, nah yapan bir Naruto silüeti görecekler.
Kısaca Naruto altın çağlarını yaşıyor, o 100 küsür bölümlük hayal kırıklığı filleların hepsini bu güzelim arclar sayesinde görmezden gelebiliyor insan. Şimdi merakla bir sonraki bölümü bekliyoruz. Sennin mode'un süresi doluyor manga okuyanlar bilir ama bilmeyenler için çok heycanlı olmalı. Ondan sonra da Hinata'nın o olağan üstü itirafı ve Naruto'nun kendini kaybetmesini izleyeceğiz. 
Manga'dan da biraz spoiler vereyim; Kyuubi'nin mühürü açıldı...

Son olarak eğer çocuğum olacaksa Naruto kadar ezik %100 kararlı bir velet olmasını tercih ederdim. Dahi olmasına gerek yok, ortalama bir koca, ortalama bir çocuk, ortalama bir hayat... 

1 Haziran 2010 Salı

Bleach 273


Gerçekten yazasım yoktu ama kendiliğinden dökülüyorlar. Sözde ben bugün Nyaatorrents'den bleach raw'ını ilk indirenlerden olacaktım ama bekleyemedim. Çok yorucu bir işti...
 Bölüm ile ilgili şunları diyebilirim ne zamandır görmediğim arkadaşlarımla facebooktan ayarlayıp küçük beyoğlunda görüşmüşüz gibi hissettim.
 Hitsugaya ve Shunsui diye birileri varmış da şimdi hatırladım. Savaş gazisi Matsumoto, Hisagi, Momo, Iba-san'ı söylemiyorum bile ne zamandır adamları görmüyorum. Oysa Hisagi ilk aşklarımdan biriydi. 
 İlla olgun bir erkekle evleneceksem bu kesinlikle Shunsui veya Ukitake olmalı. Warner Bros.'un bu ikiliye tav olduklarına eminim yoksa bizim havuç bile daha sempatik Ichigo'dan.

Halibel'e gelirsek orda burda çizimlerini görüyordum güzel hatundu ama böyle orjinalinin renklisini ve hareket edenini görmek bir başkaydı, o da apachilerin katakisini alacak tüm derdi o. Oysa hayvansı bir karşılaşma görmek istiyordum. 
Hitsugaya'nın dahiliğini şimdiye kadar hiç görmemiştim şişirilmiş bir lakap sanıyordum ama manga da bile unutmuşum gurur duydum buzdan kage bunshin yaptı, afferin len shiro-chan!
Soi fon'a gelirsek kafasına Yoruichi'den başka şeyler taktığını ilk defa gördüm. Bu keskin bakışlarla ve bu karamsarlıkla nasıl düşmanını alt edecek merak konusu. Zaten bu gördüğümüz başı sonu belli olmayan savaşların hiç sonu gelmedi mangada da. Kim ne yapıyor belli değil. Bir şey başlatıyorsan sonunu getir be adam.(burada Kubo hazretlerine sesleniyorum) 
En baştaki Yammy ve 3 salakşörlerin savaşından bahsetmiyorum bile iyice tırt gözükmeye başladılar. Ayrıca O Ulquiorra'nın ölüm sahnesi çok güzel harika bir olaymış gibi baştan gösterip içimi şişirmelerine de bir şey diyemiyorum. Allah hepinizi hollow etsin...
Tırt falan diye düşünürken sanki Hitsugaya hissetmiş gibi " bizleri hafife alma" dedi göt oldum. O zaman adam gibi haklayın düşmanlarınızı iki saat karşıdan birbirlerini izliyorlar ya deliriyorum böyle olunca. Hızlı hızlı değil de aralarından tren geçiyormuş gibi iki saat bakınıyorlar. 
bu bölümün sonundaki cup da çok boktandı en nefret ettiğim karakterlerden biri olan Omeada'nun şu görüntüsüyle lanetlendiğimi düşünüyorum. Şu saatlerden itibaren günümün iyi geçmesine olanak vermiyorum.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...