21 Aralık 2011 Çarşamba


Sıkıntılıyım. Uzunca bir süredir sıkıntılı olduğumu farkedecek kadar rahat değildim hatta bloga geri dönme sebebim de bu sıkıntıdır belki. Önceden de sıkılırdım, bu eski bir huyummuş bak. Ama ben sıkıldığımı herkes gibi gösteremem; üzülüyorum derim, moralim bozuk derim, benimle buluşursunuz bir bakıyorsunuz ki neşe saçıyorum, her şeye gülüyorum, espiriler yapıyorum. Şimdi bir düşününce ya sıkıntım bahane ya da olduğum gibi gözükmüyorum ben.

Hiç sims karakteri gibi yaratılmış ve dünyaya gönderilmiş hissettiniz mi? En azından ömrünüzde bir kere olsun Truman showdaymışsınız hissine kapılmışsınızdır. Kendini özel sanan her insan bir kere düşünür bu tür şeyleri. Benim de öyle düşündüğümü sandınız ama ben bu kadar basit düşünmem, bir tarafım çok gerçekçi olsa da diğer yanım gnostiktir. Bazen bu bütün karmaşayı ben yarattım ve kendimi güneş sistemindeki en verimli gezegene fırlattım diye düşünürüm. Ne kadar özel hissettiğimi düşünün artık.

Sonra, etrafımdakilere bakıyorum içi kötülük, fesatlık ve nefret dolmuş insanlar var. Anlamaya çalışıyorum, hoş görü gösteriyorum, genellikle yazdıklarını okumadan geçmeyi tercih ediyorum. (Bazen kötülüğü savuşturabildiğim ve merakıma yenik düşmeyecek kadar iradeli olduğum için kendimle gurur duyuyorum bu yüzden.) Ama sonra afrikadaki aç ve ads kapmış çocuğun insanlıktan daha fazla nefret etmeye hakkı yok mu diyorum. Veya çok şiddetli bir kasırgada ailesini kaybetmiş bir asyalının senden daha fazla hayata böğürmeye hakkı yok mu diyorum?  Benden daha fazla sıkılmaya hakları yok mu bu insanların yahu? Anlatamam çok kızıyorum, her boku bildiğini sanıp insanlardan, hayattan nefret eden insanlar var, hem de ben tanıyorum onları. Ne kadar canımın sıkıldığı önemli değil o yüzden, çünkü ben yine beni hayata bağlayacak ufacık bir güzellik bulacağım ve şu an yaşıyor olduğum gerçeği, ve o güzelliği görüyor olduğum gerçeğiyle bir başıma kalacağım. Öyle aptalım ki sadece kedimin bir bakışı bile beni hayata döndürebiliyor, dinlediğim güzel bir müzikten bahsetmiyorum bile...

Konudan çok sapıp sosyal mesaj endişesi içine düştüm bir an. Ama bu tip insanlarla olan iletişimimi kesersem yemin ederim sıkıntımın ufak bir kısmı kaybolabilirmiş gibi hissediyorum :) Neyse ya, gerçek sıkıntının kaynağına döneyim. Sims karakteri olma mevzunda bahsettiğim gibi ben de dünyaya ablamın isteği doğrultusunda gelmişim. Bundan mıdır nedir, annemin, babamın hatta tanrının bile etmediği müdehaleyi ablamdan görüyorum. Onun istediği gibi yaşamaya zorlanıp durmadan bocalıyorum. O istediği için çizim kursuna gidiyorum, o istediği için grafik kursuna gidiyorum, o istediği için sevgilimden ayrıltılıyorum (evet, ben farkında olmadan ayırma işlemi yapılıyor)... sırf bu yüzden paralel evrenlerin varlığını somut bir şekilde kanıtlayıp ve onun benim hayatıma müdehale etmediği bir evrene geçmeyi düşünüyorum. O zamanlar ergen olsam da bana dayıtılan şeyden daha iyi bir amaç bulabilirdim ama benim yerime düşünüldüğü bir dünyada ben sadece bundan nasıl kurtulabilirim diye düşünmeye odaklandım. O yüzden de hep sorun çözmeye çalışan bir tip oldum.

Sorun: Babam annemi aldatıyor,
Çözüm: Babayla kavga et ve evden kov.
Sorun: Abla çizim kursuna git diyor,
Çözüm: bir süre git sonra istemeden rahatsızlan veya başka bahaneler sun.
Sorun: Yeğenin saçmalasın,
Çözüm: Kendinden nefret ettir ama ailesine yakınlaştır...

Son birkaç yıldır bana karışılmadı bir dünya yaratmak için çok çabaladım -ki hayatıma müdehale edilmediği benim için çok değerli o zamana geri döneyim ve gerçekten ne istediğimi şimdiki koşullarla bulabileyim diye. Ne zaman çok yapmak istediğim bir şey olsa belki ailem farkında değil ama hevesimi kırıp beni hayatta amaçsızca süzülmeye itiyorlar. Bahse girerim havada neredeyse insan gözüyle görülmeyen zerreciklerin ben olduğumu farketmemişsinizdir bile. Ne kadar hevesim kırılsa da pes etmedim. Pes edemem ve bu sefer istediğim şeyi gerçekleştirmek, amacıma giden yolu açmak istiyorum. O kadar çok istiyorum ki bunun için annemi bir süre bile olsa arkamda bırakabilecekmiş gibi geliyor. Çünkü bir yerden fedakarlık etmek zorundayım. Ve neden insanlar sevdiğim dediği insanlara köstek olmaya, yoluna bir şeyler tıkmaya çalışıyorlar ki? Oysa ablam da dahil tek yapılması gereken bir ayakkabıcı olmak istiyorsam bile dükkanı kiralayıp, gerekirse boyalarımı almak olmalı. Sonuçta ben istediğimi yapıyor olucam ve bu bana bilim adamı olmuşcasına bir haz verecek.

Yine hayallerim, yine umutlarım var, küllerimden bir kere daha doğmuş cap canlı hissederken, önüme çıkan ufak çakıl taşları suratıma çarpmaya başladı ve acıtıyorlar. Ama bu sefer bir kere daha düşersem yeni umutlar besleyecek gücüm yok, çünkü bu seferki hayallerim için büyük umutlar ektim. Fedakarlıklar için kendimi zihnen hazırlıyorum. Ama ablam beni bu dünyaya varolayım diye getirdiği sorumlulukla hatta bana baktığı için yine hevesimi kırmaya niyetli farkındayım. Eskiden çok istediğim şeylerle önümde duruyor ve bu o kadar yıpratıcı ki, bir düşmanım bile canımı bu kadar sıkamaz. Her ne kadar affetmeyecek olsam da ablamı sevdiğim gerçeğini değiştirmiyor bunlar. Sevdiğim için de 25 yaşına geldim hala bunlara katlanıyorum. Ama bu sefer bırakın da havadaki zerrecikten bir kuşa evrimleşeyim.

Sırf bunlara sıkılıyorum diye hastalanamıyorum, 1 haftadır uyku düzenim o kadar boktan ki kabuslar görüp duruyorum, hiç huyum değildir ama ağzımda sakızla uykuya dalıyorum, yemek yediğim de pek söylenemez, pek yıkanasım yok en son yıkandığımda da dalinle saçlarımı yıkadım (1 metreden uzun saçları dalinle temizleyebilecekmişim gibi) Hayallerimi bile askıya aldım yalan olmasınlar diye. Neyse tamam bu kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

dökül bakalım.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...