16 Ocak 2012 Pazartesi

50/50


Şu an ilk defa baya popüler bir film hakkında yazıp klişe bir insan olma yolunda emin adımlar atacağım. Bir yandan da salona gidip discovery izlemek geliyor içimden ama kahretsin sadece birini yapabilirim. ("Kahretsin" kelimesi size de çok amerikanvari gelmedi mi ya? allalla, ben görmeyeli bu kelime de dejenereleşmiş...)


Bu filmin bluray yayınlanmasını bekliyordum ve bluray çıkar çıkmaz da indirip en yakın zamanda izlenilecek filmler arasında en tepeye bir yere yazmıştım. Malum dün gece Golden Globe vardı, orada birkaç dalda adaydı bu film. Hemen anneme, yarın izleyelim bu filmi indirmiştim zaten dedim. Çok çaktırmasam da Joseph Gordon-Levitt'e bayılırım, birçoğumuzun Pineapple Express'le tanıdığı Seth Rogen da olunca bu filmin gözümdeki değeri daha da yükseldi. Bir de filmi kendim keşfettiğim için olsa gerek sıfır önyargıyla başladım, çünkü şimdiye kadar kendim keşfettiğim filmler hakkında yanılgıya düştüğüm ve pişman olduğum hiç olmadı. Ama biri tavsiye etmiş olsaydı eminim bir önyargı oluşacaktı ve ben bu filmi izlemeyi uzattıkça uzatacaktım, aynı şu an bir türlü nasıl bir film olduğuna geçemeyip lafı uzattıkça uzattığım gibi.

Filmde Joseph Gordon-Levitt kanser hastası 27 yaşında bir genci canlandırıyor, Seth Rogen da eşşoğlu eşek arkadaşlarınız olur ya, hani aklı karı kızda ve uyuşturucudadır ama sizi de arada bir düşünür, başınız sıkıştığında gelir, eğlendirmeye çalışır aynen öyle birini canlandırıyor işte (benim birkaç o tip arkadaşım olmuştur o yüzden tanıdık geldi çok) Filmde en çok bu ikili arasındaki muhabbetlere tav alıyorsunuz zaten. Nasıl olsa abartacak kadar komik bir mevzu yok ortada, sonuçta esas adam kanser ve yaşama tutunmaya çalışıyor.


Film anlatmak hoşuma gitmediği için, giriş-gelişme-sonuç şeklinde bir spoiler topu yaratmak istemiyorum. Tek söyleyebileceğim; bu film güzel, içinde klişeler de barındırıyor, içinde tipik amerikan espirileri de var ama bu film yalın bir şekilde güzel. Bana aksiyon sahnesi olmadığı halde ameliyattaki bir insanın suratının muazzam bir savaş sahnesine benzediğini gösterdi. Savaşı eline silah alan insanların birbirini öldürmesi olduğunu düşünmemeliyiz belki de. İşte bu film, kanser hastası bir insanın arkadaşı, sevgilisi ve ailesi ile olan iletişim problemlerini konu alıyor.


Filmi izlenebilir kılan en önemli ayrıntılar ise;
Emekli bir yarış köpeğine zayıf ve yaşlı gibi olduğu için alıp beslemeleri ve ona iskeletor adını vermeleri ( genelde iskeletoru sıfat olarak kullanırlar çünkü )
Adam'ın 70-80 yaşlarındaki kemoterapi arkadaşlarıyla otlu kurabiye yemesi ve  filmin sonuna kadar tıbbi marihuana tüttürmeleri.
Esas kızın abartılacak derece güzel bir oyuncudan seçilmemiş olması ve iğrenç sevişme sahnelerine maruz kalmamış olmamız.
Adam'ın babasının tarif edilemez tatlılığı ve babasına karşı olan sevgisi.
Kyle'ın -aynı benim gibi- üzücü ve korkutucu şeylere verdiği "kusucam, midem bulanıyor" tepkisi.
Filmi izlenebilecek kılan en önemli ayrıntı ise; filmin sonunda Yellow Ledbetter çalıp bir kez daha kullaklarımızın Eddie Vedder'la bayram etmesi. İşte bu, bir filmi izlemeye yeter ve artar bile :)



Not: Bir ara da Another Earth hakkında yazmak istiyorum, aslında gönül ilk onun kritiğini yapmak isterdi  çünkü yeri benim için gerçekten farklı. Son zamanlarda birbirinden güzel filmler izleyip sevdiğim insanlarla paylaşmak çok hoşuma gidiyor ama bazen blog yazacak havamda olmuyorum.


4 yorum:

  1. merak ettim şimdi, listeme alayım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En yakın zamanda izlersin umarım, çok keyifli bir filmdi bence :)

      Sil
  2. İndirdim bile. Yakın zamanda Malkav'la bi bakacağız ^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi yapmışsın. Bu film hem annenle hem arkadaşlarınla hem de sevgilinle izleyebilceğin bir film. Ben annemle izlediğimden kanser olursam bana şöyle şöyle yapın dedim :P Bakalım sen sevgili gözüyle Malkav'dan neler isteyeceksin :D

      Sil

dökül bakalım.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...