Şimdi tutti frutti deyince cidden 90ların başından bahsetmiş oluyoruz ve bu böyle (oturmamış rtük kanunları sebebiyle) 90ların sonuna kadar uzanan ve medyada rtük, sansür denen şeyin etkisini hissetmediğimiz dönemlerdi. Yani Televizyonun da altınçağları, özgür olduğumuz zamanlar, izleyeceğimiz şeyi kendimiz seçtiğimiz zamanlardı. O yüzden bence 90lar özgürlük demekti. O zamanki filmler diziler bile ayrı bir doğal ayrı bir güzeldir. Şimdi aradan birkaç yıl geçince 2000ler için "Muhafazakar"laştığımız yıllar diyebilirim sadece. Ne müziği güzeldi ne dizileri ne de filmleri, zaten 2005'ten sonrasına acayip yabancıyım, ne olup bitiyor haberim yok. Televizyon izlemeyi bile tamamen bıraktırmış bana.
Cidden, neden muhafazakarlaştık biz? Neden bunun olmasına izin verdik?
90lar demişken sevdiğim ve unutamadığım şeylerden de bahsetmek istiyorum. Mesela Nils ve uçan kaz, Nils'e çok kızardım ki küçüldüğü zaman hayvanlar tarafından hor görüldüğünde de hayvanlara kızmıştım. Sanırım o çizgifilm kafamdaki doğruluk değerlerine ters geldiği için çok kompleks bir çizgifilm gibi aklımda kalmış. Sonra benim video kasetlerim vardı, Dumbo, Alice harikalar diyarında hatta birkaç bölümü vardı ve en sevdiğim bölümü kayıptı, hiç unutmam. Ayı Yogi ve Bobo ve birkaç hatırlamadığım çizgi film daha... sabah çizgi film saati geçtiyse bunları açar izlerdim, tekrar tekrar hem de. Benim yaşımda hiç arkadaşım olmadığı için yaşı yakın olanlar da erkek olunca kendimi barbielere verdiğimi ve ilkokul 3-4'e kadar onlardan alamadığımı hatırlıyorum. Bir de bir elektirkli süpürgemiz vardı hiç unutmam onu, kırmızı R2 diyebiliriz kendisine :D o ve onun hortumu bir de tekerlekli sandalye bana çok modern aletlermiş gibi gelirdi, ben bunlardan bir gün çok yararlı bir şey icat edebilceğimi düşünürdüm. Canım sıkıldıkça ya icat yapar ya da evdeki orgla bir şeyler çaldığımı sanırdım zaten. Bir de ablam bir gün bana kalem ve resim defteri almıştı ve birkaç harf öğretmişti, bütün gün onları tekrarlayıp durmuştum. Resimli hayvanlar atlasım da efsaneydi, içindeki her şey bana hayalürünü gibi gelirdi meğer gerçekmiş yav. Bunlar hatırlamadığım küçüklüğümle ilgili her şey sanırım.
Birkaç kanalın jeneriğini hiç unutamayız. Mesela Parliament Sinema Kulübü (hatırlattığı için Vudu'ya teşekkür ederim) Bir de demin aklıma geldi Show tv'nin jeneriği dup dubi dug dug hallahımm o sesleri duyduğumda tüylerim diken diken olurdu, şu an çocukluğuma geri döndüm sanki, o yıllardayız şimdi ne çıkacak ne izleyeceğiz telaşı ya da beklediğimiz filmin heyecanı... Özellikle Parliament sineması en büyük efsanemiz olsa gerek. Batman serilerini, Hayalet avcılarını, Geleceğe Dönüş'ü, E.T'yi ve dahasını ilk orada izlemişizdir. İlk Batman izlediğimi hayatta unutamam, film bittikten sonra bir şeyden pelerin yapar, koltuktan koltuğa atlar, Batman olduğumu düşünürdüm. İnanılmaz heyecanlıydı pazar gecelerimiz çünkü evdeki herkes bir araya toplaşırdı ve pür dikkat izlenirdi.
Bir de HBBTV vardı hatırlar mısınız bilmem, Kanal 6 vardı ve Hugo oynamaya çalışan çocukları izlerdik bu kanalda. Sanırım Kanal 6 anime de yayınlıyordu. Hey gidi 90lar hey...
90ların kötü modasına rağmen her şey az ve öz olduğu için güzeldi. (2000lerin başında 80lerin modasına sövüyorduk ama...) En önemlisi de Büyük anneannem yaşadığı ve her gününü benimle geçirdiği için anlamlıydı. Şimdi 11 gün kalmış 25 yaşıma giricem, peeh.
Bu da 90-91 yıllarındaki ben.